Doç. Dr. Tahsin Oğuz Acartürk
Eğitiminizi nerede tamamladınız?
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıp Doktoru olarak mezun oldum. TUS’da Plastik Cerrahiyi kazanmama rağmen, uzmanlık eğitimini Amerika’da almak en büyük hayalimdi ve bunun için aynı yıl Amerika’ya gittim.
İlk önce Pittsburgh Üniversitesi ve Carnegie Mellon Üniversitesi’nde kas kök hücresi, doku mühendisliği ve biyomateryaller (canlının dokusu yerine geçen yapay/doğal madde) konusunda Postdoctoral Fellow olarak çalıştım. O zamanlar kök hücre ve doku mühendisliği ve bunun birlikteliğinden oluşan rejeneratif (yenileyen) tıp plastik cerrahide yeni kavramlardı. Sanırım dünyada bununla ilgili çalışmış ilk Türk plastik cerrah benim.
Pittsburgh Üniversitesi Plastik Cerrahi Bölümüne asistan olarak girdim. Plastik cerrahi entegre (karma) eğitim programı gereği ilk 3 yıl genel cerrahi yaptım. Bu 3 yılın içinde yoğun bir şekilde travma cerrahisi, kalp ve toraks (göğüs) cerrahisi, karın cerrahisi ve damar cerrahisi konularında yoğun ve zorlu bir eğitimden geçtim. Aldığım bu plastik cerrahi dışı eğitiminin daha sonra çok yararını gördüm. Bu eğitim vücudun her alanında zor onarımları yapmamı ve rahatlıkla çalışmamı sağladı. Damar cerrahisi yapmam da daha sonra mikrocerrah olmamın alt yapısını hazırladı. Bunun ardından 3 yıl süren plastik cerrahi eğitimim başladı. Bölümümüzde çalışan 30’a yakın plastik cerrahla yakından çalıştım ve çok geniş bir alanda iyi bir eğitim aldım. Pittsburgh plastik cerrahi bölümü o zamanlarda da ve halen Amerika’daki saygın ilk üç klinik arasındadır. (http://www.businesswire.com/news/home/20140910005211/en/Doximity-Announces-2014-Residency-Program-Rankings)
Amerika'da yabancı doktor olarak, şimdi de olduğu gibi, o zamanlarda da asistanlığa girmek çok zordu. Cerrahi branşlara girmek daha da sıkıntılıydı. Plastik cerrahiye girmek ise çok çalışmayı ve büyük özveriyi gerektiriyordu. Amerika’da entegre plastik cerrahi programına girmiş ve eğitim almış ilk Türk plastik cerrah olarak ülkemin adını duyurduğum için kıvançlıyım.
Bölümümüze sıklıkla gelen dünyaca tanınmış plastik cerrahlarla ameliyat yapma fırsatı buldum. Plastik cerrahi yıllarında 1 yıl da Kemik Doku Mühendiliği laboratuvarında postdoc fellow olarak çalıştım. Asistanlığımın son yılında, şimdi çok yaygın olan, yağdan elde edilen kök hücreleriyle çalışma yaptım. O zamanlarda yağdan kök hücre elde edilmesi yeni ortaya çıkan bir kavramdı ve Pittsburgh Üniversitesi buna öncülük ediyordu. Sanırım bu yağ kök hücresi teknolojileriyle çalışmış ilk Türk plastik cerrahlardan biriyim.
Asistanlığım sırasında pek çok konu ile ilgilenedim ama en çok ilgimi çeken alan mikrocerrahi oldu. Mikrocerrahi plastik cerrahinin en zor alanıdır. Burada bir dokunun damarlarıyla birlikte vücuttan alınması ve başka bir alana aktarılması söz konusudur. Nakledilen dokunun yaşayabilmesi için mikroskop altında 1mm civarındaki damarların yeniden onarılması gerekir. Başarı için cerrahın teknik olarak kendini hem en üst noktada geliştirmesi hem de bu alana tam olarak adaması gerekir.
Amerika’daki eğitim sonrası Türkiye’ye dönüş
Amerika’daki eğitimim ardından Türkiye’ye döndüm ve Sağlık Bakanlığı’ndan uzmanlık denkliğimi Mersin Üniversitesi'nde aldım. Hemen ardından askerliğimi yedek subay olarak Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde yaptım. Orada çok değerli hocalarla çalıştım ve özellikle yanık tedavisi, savaş yaralanmaları ve penis onarımı konsunda tecrübemi artırdım.
Askerliğin ardından Çukurova Üniverisitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalına öğretim üyesi olarak girdim ve orada Doçent oldum.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde’nde bulunduğum yıllarda pek çok asistan ve öğrenci yetiştirdim. Adana hiç yapılmamış pek çok ameliyatı gerçekleştirdim. Bu özellikle mikrocerrahi ve onarım alanında oldu. Mikrocerrahi alanında %50’ye kadar varan doku kaybı oranını %3’e çektim ki bu dünya ortalaması olan %5’in de altındadır. Daha önce hiç tanımlanmamış doku aktarımlarını tanımladım ve uluslararası literatüre girdim.
Avrupa Plastik Cerrahi Derneği tarafından verilen ‘’Genç Plastik Cerrah’’ ödülünü aldım ve Helsinki Üniversitesi’nde mikrocerrahi, ortognatik (çene bozukluklarıyla ilgili) cerrahi ve kulak onarımları konusunda fellow olarak çalıştım.
Sağlık Bakalığı'ndan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi üst uzmanlığı aldım. Bu konuda uzman olan Türkiye'deki sayılı plastik cerrahtan biriyim.
2011 yılında Pittsburgh Üniversitesi Plastik Cerrahi Bölümüne Baş Boyun Onarımları Direktörü olarak Amerika’ya gittim. Bu onarımlar baş, boyun, ağız içi ve çene bölgesinin kanserlerinin çıkarılması sonucu oluşan defektlerle (kusurlar, açıklıklar) ilgili ve ağırlıklı olarak mikrocerrahiyi gerektiren tedavilerdir. Bu ameliyatlar hastaların durumlarının ağırlığı ve bölgenin 3 boyutlu şekli ve işlevselliği yüzünden vücudun diğer bölgelerindeki mikrocerrahi onarımlarından çok daha zordur. Pek çok branşı ilgilendiren ekip çalışması zorunludur. Ortalama ameliyat süresi 10-12 saattir. Hatta kafa kaidesini ilgilendiren durumlarda 24 saatten fazla bile sürebilir. Orada bulunduğum sürede 300’ün üzerinde mikrocerrahi ameliyatı gerçekleştirdim. Bu vakalarında 100% doku yaşayabilirliği sağladım ki bu sonuç daha önce o bölümde ulaşılmamış bir başarı oranıydı.
Kaç yıldır Pittsburgh'da görev yapıyorsunuz, hangi alanda ? Pittsburgh'da daha çok hangi vakaları yapıyorsunuz ?
http://www.plasticsurgery.pitt.edu/person/t-oguz-acarturk
Amerika’da diğer ilgilendiğim konular estetik meme cerrahisi, işlevsel ve estetik rinoplasti (burun estetiği), yüz kırıkları, yüz felci, toraks karın ve genital bölge onarımları, yüzün estetik onarımı, el cerrahisi ve uzuv kopmalarıdır. Ayrıca yağ dokusu ile ilgili, yağ emme ile vücut şekillendirme, yağ enjeksiyonu ve yağ dokusundan elde edilmiş kök hücre tedavileri sıklıkla yaptığım ameliyatlardır.
Meme küçültmeyle ilgili Amerika’lı cerrahların aksine farklı ve daha az iz bırakan ve memeyi daha çok kaldıran bir teknik kullandığım için zamanla özellikle estetiğin ön planda olduğu genç hastalarda diğer meslektaşlarım hastalarını bana yönlendirdiler.
Özellikle rinoplasti alanında Türk cerrahlarının çok tecrübesi olduğu ve sonuçlarının iyi olduğu uluslararası arenada cerrahlar arasında kabul edilmiştir. Bu konudaki tecrübemi Pittsburgh Üniversitesi’nde devam ettirmeyi başardım ve oradaki meslektaşlarım kendilerine gelen hemen hemen tüm rinoplasti hastalarını bana göndermeye başladılar.
Her ne kadar bazı konularda branşlaşsak da, Amerika’da bölümün yapısı gereği ve iş yoğunluğundan dolayı her tür hastaya baktım. Özellikle el cerrahisi, uzuv kopmaları ve karmaşık yüz yaralanmaları ve kırıkları konusunda çok çalıştım. Sadece bu hastaların akut (ivegen) tedavilerinde değil, ayrıca ikincil onarım gerektiren durumlarda da geniş bir çalışma alanım oldu. Bununla birlikte özellikle yüz felci ile ilgili ekibin de içinde bulunduğumdan yüz felcinin mikrocerrahi ve kas aktarımı ile dinamik onarımı konusunda geniş bir deneyimim oldu.
Bir ilgi alanım da yağ dokusuna yönelik ameliyatlardır. Pittsburgh Üniversitesi bu konuda dünyada uluslararası bir merkezdir. Hastadan kendi yağını elde ettikten sonra bunu hem estetik hem de onarım cerrahisinde kullanıyorum ve Pittsburgh Üniversitesi’nde ve Amerika’da kapsamlı çalışmalara araştırmacı olarak katkı sağlıyorum. Bu çalışmaların bir bölümü kök hücre teknolojilerini de kapsamaktadır. Bu teknolojileri özelikle kanser, yanık ve kanser sonrası ışın tedavisi almış hastaların doku onarımlarında sıklıkla kullanmaktayım. Ayrıca Amerika’da bulunan çeşitli kök hücre firmalarına da danışmanlık yapmaktayım.
Yaptığım diğer yağ ameliyatları ise vücut şekillendirme, yağ emme (liposuction), lipodistrofi (yağ dağılım bozukluğu) ve lipödeme (bacakta yağ birikimine bağlı şişlik) yönelik ameliyatlardır. Son zamanlarda dünyada yaygınlaşan lenfödem (bacakta akkan göllenmesine bağlı şişlik) cerrahisini de yapmaya başladım ve iyi sonuçlar elde ettim.
Yılda 2 hafta Amerika’dan çeşitli cerrahların katılımıyla Vietnam’a büyük bir ekip olarak gitmekte ve farklı hastanelerde çok zor vakaların tedavisini üstlenmekteyiz. Benim Vietnam’da daha çok yaptığım ameliyatlar ayaktan ele parmak aktarımları (toe-to-hand), kulak yokluğunda onarımlar (mikrotia), dudak damak yarıkları ve brakiyal pleksus cerrahisi. Zor koşullarda iyi bir ekip çalışmasıyla çok ihtiyacı olan insanlara tedavi sunuyoruz.
Muğla'ya ve Marmarise nasıl geldiniz ?
Bu soruyu herkes soruyor ‘’Neden Muğla?’’ diye. Ben zaten ben hâlâ Pittsburgh Üniversitesi’nde doçent olarak devam ediyorum. Halen yılın bir kısmı Pittsburgh’da yoğun ve aktif olarak görevim devam ediyor. Ancak hem ailemle daha fazla birlikte olmak için hem de ülkemde zaman geçirmek için Muğla'yı seçtim. Ben oldum olası şehir yaşamını sevemedim ve hep kalabalıktan ve gürültüden kaçtım. Bununla birlikte Muğla ilinde özellikle plastik cerrahların sayısı az ve sağlık turizmi için de önü açık. Deniz var ki ben yelken yapıyorum. Kayak merkezleri ve dağlar var, snowboard yapıyorum ve dağcılıkla uğraşıyorum. Bunların hepsinin toplamı beni buraya çekti.
Hangi tür vakaları yapıyorsunuz ?
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik cerrahinin her ameliyatını yapıyorum. Bazı büyük ameliyatlar için daha önce benimle birlikte çalışmış bir ekibim de var. Burada, dünyada ve tüm Türkiye’de yapılan plastik cerrahinin en karmaşık ve zor ameliyatları dahil olmak üzere her ameliyatın yapılacağı alt yapıyı yerleştiriyorum.
Türkiye’ de bu alanda eğitim vermeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye’de kaldığım süre içinde pek çok asistan yetiştirdim. Ulusal ve uluslararsı kurslarda ve kongrelerde eğitim verdim. Amerika’ya döndükten sonra genç Türk plastik cerrahlarına yönelik bir eğitim programı başlattım. Bu uluslararası çalışan bir Türk plastik cerrahı tarafından ilk kez başlatıldı. Başka örneği yok. Pek çok kişi yanıma geldi ve eğitim aldı. Bu eğitim programını halen devam ettiriyorum. Devamlı olarak ulusal ve uluslararası toplantılarda konuşmalar yapıyorum ve kurs düzenliyorum. Genç meslektaşlarımı sadece tıp alanında değil yaşam ve etik alanında da yetiştirmeye çalışıyorum. İleriye yönelik başka projelerim de var.
Türkiye’ deki tek ''Amerikan Board'' sertifikalı plastik cerrah sizmişsiniz. Bunun nasıl bir önemi var?
Geçen sene ‘’American Board of Plastic Surgery’’inin çok kapsamlı sınavını geçerek tüm yeterliliklerini sağladım ve Amerikan board sertfikası aldım. Şu an Türkiye’de çalışan tek Amerikan Board Sertifikalı plastik cerrahım. Amerika'da board sertifikası olması üstün bir kalitenin ve etik bir cerrah olmanın bir göstergesidir. Board sertifikası olmayan pek çok hastanede çalışamaz. Bu sertifikanın alınması zorlu bir süreç sonucu ve yüksek kalitenin gerek ameliyatlarda gerek hasta bakımında sağlanması ile oluşuyor. Nasıl bütün dünya Amerika'daki ''FDA'' onayına bakıyor, bu da öyle birşey aslında. Ayrıca Avrupa Board sertifikam da var ama, bu Amerikan Board'unun yanında sadece ufak bir başarı diyebilirim.
Microcerrahi alanında ilerlemenizin özel bir nedeni var mı?
Mikrocerrahi herhalde plastik cerrahinin en zor alanıdır. Bir mikrocerrahın yapamayacağı şey yoktur. Bunun içinde özellikle baş boyun mikrocerrahisinin farklı bir zorluğu var. Amerika’da çok az kişi mikrocerrahi üst ihtisası yapar, bunların da çoğu daha az zahmetli olan meme mkrocerrahisine yönelir. Baş boyun mikrocerrahı olarak kalanlar azdır ve genelde bu camia içindeki ağırlıkları ve duruşları da farklıdır. Çoğu zaman kimsenin dokunmak istemediği vakaları yaparlar. Eğitimim sırasında çok iyi bir cerrah hocam olmuştu ki şu anda aynı bölümde çalıştığım bir meslektaşımdır kendisi. Bu cerrahın yapamayacağı ameliyat yoktu ve hep onun gibi olmak istedim. En son nokta olarak onun fikri alınırdı, eğer o yapamaz ise o ameliyat yapılmazdı. Ben Amerika’ya hoca olarak gittiğimde baş boyun mikrocerrahisi direktörlüğünü ondan devraldım. Anımdır, bir gün Amerika’daki ikinci yılımda bölümün haftalık toplantısında başka bir cerraha ait çok zor ve komplikasyon (ameliyat sonu sorun) olmuş bir vaka tartışılıyordu. Herkes fikrini söyledi, karşılıklı tartışmalar ve düşünceler oluştu ama kimse ortak bir noktada buluşamadı. En sonunda bu hocam ayağa kalktı ve şunu dedi ‘’ eğer her şey tükenmişse son bir çare kalmıştır, Dr. Oğuz Acartürk’e gönderirsiniz o her şeyi düzeltir’’. Bu hayatımda en gurur duyduğum andır. Bir mikrocerrah ve onarım cerrahı olmaktan mutluluk duyuyorum. Kaybedilmiş dokular mikrocerrahi ve doku aktarımı ile yenilenebilir ve her türlü onarım sağlanabilir. Şunu söyleyebilirim ki mikrocerrahinin yapamayacağı şey yoktur.
En zor vakalar hangileri sizce? Ya da size rutin gelse de her ülkede yapılamayan vakalar?
Bu çok geniş bir soru ve kavram. Her vakanın kendine göre zorluğu vardır ve iyi bir cerrah hiçbir vakayı basit olarak algılamamalıdır. Doğanın verdiğini insana vermek oldukça zor onun için yüksek işlevsellik ve görsellik gerektiren vakalar en zor vakalardır, vücudun neresinde olursa olsun. Türk plastik cerrahları çok yetenekli ve uluslararası olarak tanınan doktorlar. Uluslararası alanda Türk plastik cerrahisinin önemli bir yeri var, hem onarım cerrahisinde hem de estetik cerrahide. Ülkemizde her ameliyat yapılıyor. Ancak ülkedeki en büyük sorun pek çok yerde multidisipliner (çok alanlı) olarak çalışılamaması ve bu yüzden rahatlıkla yapılabilecek büyük vakaların nadiren yapılabilmesi. Bir sorun da pek çok yetişen cerrahın bir an önce para kazanmak ve meşhur olmak için estetik cerrahiye kaymaları. Ne yazık ki gerçek anlamda onarım cerrahisi yapan plastik cerrah sayısı ve eğitimi de azaldığı için kalite de azalıyor. Ama o genç meslektaşlarımız bilmiyorlar ki en iyi ve en güvenli estetik cerrahlar iyi onarım cerrahları arasından çıkar.